29 Kasım 2007 Perşembe

Bu nedir?



Alışveriş yaparken bulabilirsem organik ürün ya da hormonsuz ürünleri almayı tercih ediyorum.Ancak yaklaşık 10 gün önce aldığım ve buzdolabına koymadan sakladığım domateslerin durumunu sizlerle paylaşmak istiyorum.Bunca yıldır hayatımda hiç böyle bir olaya tanık olmadım.Paketinde hormonsuz olduğu belirtilen bu domatesler 10 gün boyunca oda sıcaklığında durmalarına karşın bozulmadı,çürümedi,küflenmedi ama içindeki çekirdekler filizlendi!Anlaşılan hormonsuz olduğu iddia edilen bu domatesler kendini patates sanıyorlar! Tam da geçen gün sinemada Avukat filmine gitmiş ; kokusu, tadı ve rengi olmayan kanserojen bir maddenin tarımda kullanılmasının örtbas edilişini izlemiştik.Üzerine böyle bir olay yaşamak iyice paranoyak bir duruma sürükledi beni.






Ek not;Domatesleri denemek için hala saklıyorum ve hala bozulmadılar :).Ayrıca bugün(30 kasım 2007)itibariyle domatesi satın aldığım metro cash and carry markete aşağıdaki şikayet epostasını gönderdim.

http://venuslezzeti.blogspot.com/2007/11/bu-nedir.html

Yukarıdaki linkte marketinizden satın aldığım ve üzerinde hormonsuz yazan domateslerin satın aldıktan 10 gün sonraki halini görebilirsiniz.Buna bir açıklama bekliyorum!Domates nasıl sanki bir patatesmis gibi filizlenebilir söyler misiniz?

Domatesin etiket bilgileri ;
20741-Domates parti no;317 paketleme tarihi;15.11.2007
Tarım ve köyişleri bakanlığı 30.05.2006 tarihli g-34-2774-g-0009 sayılı izni

Denemek icin hala sakliyorum ve hala bozulmadilar.

11 yorum:

Rengarenk dantel dedi ki...

dolabada koysanız değişen bişey olmayacaktı. maalesef görür görmez tanıdığım bu resmi. aynısı ( hatta daha da kötüsü ) başıma geldi. çok üzücü üzerinede hormonsuzdur die yapıştırmışlar kağıdı ama hususiş onumu almamak lazı anlamadım. en iyisi en azından kışın domates tüketmemeli.. bi sene yazın kendim yetiştirdim. o kadar bereketli olduki kışada hazırladım. onlar bitince ben domatese bi süre ( 4-5 ay ) küstüm alamadım yiyemedim. ama unutmuş olacam ki tekrar başladık tüketmeye. noolur buna bi son verin. ya biz bizi zehirliyoruz sorada tv den seyredince acıyoruz bu nereye kadar...

MİNELİ dedi ki...

Resmin ne olduğunu anlayamadım arkadaşlarımada gösterdim onlarda bilemediler.Yazıyı okuyunca anladık şaşırdık inanamadık hiç görmemiştik.Bir sebzenin bu hale geliceğini iç tahmin etmedik ilginç.Görüşmek üzeresevgilerimle.

Adsız dedi ki...

Enteresan bir domates görüntüsü , hiç böylesini görmemiştim demek ki denk gelmedi.Yaz kış tüketiyoruz tüm sebze meyveleri ama hormonlu gıdanın üzerine hormonsuz diyerek ki hormonsuz yazanlara daha fazla da fiyat ödüyoruz bu nasıl bir CANİLİKTİR demekten kendimi alıkoyamıyorum.Rant meraklısı insanların masumane kendi sağlıklarını korumak adına hormonsuz olan naturel ve organik gıda alıp tüketme heveslerini daha da fahiş fiyatlarla zehirleme mantığını anlamak bu tarzda faaliyetlerine dema etmek canavarlığın ta kendisidir.Ama olmaz demiyorum bir insan olarak olur olur herşey olur bu memlekette rant adına maddi çıkarlar adına insanının canına sağlığına kasteden herşey olur.Kendimizin ve sevdiklerimizin sağlığını korumak adaına kollamaktan yorulduk oysa bu tarz işleri yapanlar ne yorulyor ne utanıyorlar onlar paranın peşindeler kusura bakmasınlar ama dileğim bu tür insan sağlığına kastederek para kazananlar hastane kapılarından çıkamasınlar ve kazandıklarını sağlıkları için harcasınlar ,böyle vicdansızlık olmaz çünkü. Teşekkürler Elif Hanım bir hususu yine dile getirdiğiniz için...

DREAMER Elif GÜNEŞ dedi ki...

Umur Gürsoy'dan yorum;
İşyerindeki bağlantısı yorum yazmasına izin vermiyormuş bana eposta ile yorumunu göndermiş.

Venüs lezzeti rüyacı'ya

Anlattığınız olayın domateslerin hormonlu oluşuyla bir ilgisi olmadığını sanıyorum. Zamanı gelmiş ve ortamını bulmuş ve filizlenmişler. Pekçok meyva uygun ortamda uzun süre saklanabiliyor. Örneğin yeşil domatesler yatak limonu gibi yataklanarak kızarması bekleniyor ve satışa sunuluyor. Sizin domatesinizin muhtemelen böyle bir domates olması muhtemel. Ortamınızın ısı ve nem dengesi kuruya yakın ise bu olabilir. Bozulmamalarını ise dıþ tarafının antibakteriyel bir ilaçla ilaçlanmış olmasına bağlıyorum. Sonuçta haklısınız doğal bir durum değil. Size "Hakkımda" bölümünüzde yazdıklarınız için teþekkür eder, duygularýnýza katıldığımı belirtmek isterim. Ne ki tanıtımdaki 'Dreamer' takma adınızın türkçe örneğin 'rüyacı veya rüya yapıcı' olmasını yeğlerdim.
Umur Gürsoy
Halk sağlığı uzmanı, ekolojik yaşam gönüllüsü

DREAMER Elif GÜNEŞ dedi ki...

Merhaba Umur bey,

Bu domateslerin yetiştirilmesi sırasında gerçekten hormon kullanılmamış ve büyümeleri belki normal seyrinde bırakılmış olabilir.Ama bence sorun hormonsuz olmalarında değil domatesin tohumlarında.Yani kullanılan tohumlar gdo'lu(genetiği değiştirilmiş) tohumlar olabilir diye düşünüyorum.
Metrodan beni aradılar ve konuyla ilgili bir rapor göndereceklerini söylediler.Domateslerin ikinci veya üçüncü döllenmesinden üretilen domateslerde böyel bir durum olabiliyormuş.Ama bunun sağlık sorunu yaratıp yaratmadığını ya da neden böyle bir tepki verdiklerine air bir açıklama veya rapor henüz göndermediler.

Ülkemize hizmet etmeyenlere dair düşüncelerimi paylaştığınız için teşekkrü ederim.Asıl önemli olan onları nasıl o koltuklardan kaldıracağımız.

Adımın dreamer oluşu Türkçe bir isim seçmek istememekten kaynaklanmıyor.numerolojik etkisi nedeniyle ve başka bir nedenle daha bu isimi seçmiştim.
Ama türkçe karşılığı olarak seçeceğim sözcük 'düşleyen 'olurdu.
Önerinizi dikakte alıp türkçe karşılığını da ismimin yanına ekleyeceğim.

Adsız dedi ki...

Öncelikle asıl yapmanız gereken şey bunu bir uzmana sormak olacaktır..Birincisi hormon kullanılan domateslerde çekirdek kati suretle bulunmaz.İkincisi türkiyede tarla tarımında dengeli gübre verilmemesinden ayrıca üst gübreleme dediğimiz damlama sulama sistemiyle gübre verilemediğinden tarla domateslerinde azot fazlalığı bulunuyor.Ürünler tüketicenin eline geçtiği hafta buzdolabında olsa bile bozulmalara sebep veriyor.Azot meyvenin sulu gevrek olmasını sağlıyor fakat dayanımı azalıyor.Dengeli ve potasyumlu gübreler kullanılır ise gübrelenen sebzelerin meyveleri bir aya kadar buzdolabında bozulmadan durur.Meyvenin dayanımı artar.Ayrıca yetiştirildiği ortamda çeşitli fungal hastalıklardan uzak ise herhangi bir küflenme belirtisi gözlenmez.Ayrıca domates klimakteriel bir meyvedir.Yani daldan koptuktan sonra istenen şeker miktarı sonradan oluşur.Yani kısacası sonra erer..Bu tip meyvelere örnek limon,armut,elma örneklerini verebiliriz.
Mesela domatesler etilen adı verilen bir gaz salgılarlar.Çıkan bu gazla meyvede olgunlaşma hızlanır.Yeşil domatesler kızarır.Bu yüzden dolaba yerleştirirken salatalıklarla domatesleri aynı yere koyarsanız salatalıklar çabuk yaşlanacaktır.
Ayrıca su noktayıda açıklamak istiyorum tohumun domatesin içinde çimlenmemesi için doğal olarak bulunan engelleyici bazı maddeler bulunmaktadır domatesleriniz dışarıda oda sıcaklığında bıraktığınız için bu maddeler zamanla parçalanmış çimlenmeye elverişli nem ve sıcaklık oluştuğu için böle bir olay meydana gelmiştir.Korkulacak bir şey yoktur.Aynı olay bezelye gibi pek çok sebzede meydana gelmektedir.Zaten marketlerde ilaç hormon kalıntısı için numuneler alınıp analizler yapılmaktadır.Yeni yasayla hapis cezasıda bulunmaktadır.
Açıklayıcı olduğunu düşünüyor eğer varsa sorularınızı zevkle bekliyorum..

Ziraat mühendisi Sibel Karanfil
http://tariminkalbi.blogspot.com/

DREAMER Elif GÜNEŞ dedi ki...

Merhaba sibel hanım,
ayrıntılı ve bilgi dolu mesajınız için çok teşekkür ederim.ayrıca blogunuzu da tebrik etmek istiyorum.Çok güzel bilgiler vermişsiniz.
Ancak tohumlarında gdo olma ihtimali var mı düşüncesi hala aklımda.Çünkü yukarıdaki yorumda da yazdığım gibi metrodan beni aryaan kişi ikinci veya üçüncü döllemeyle oluşan domateslerde bu oluyor dedi.Bunun ne anlama geldiğini bize açıklayabilir misiniz?
Ayrıca bu domatesi nerede test ettirebiliriz?GDO,hormon veya ilaç tespitini yapabilirler mi?
Bugün 18.gündeyiz, hala oda sıcaklığındalar ve bozulmadılar.

Bir de son bir soru.Organik sebze ve meyvelerde gdo lu tohum kullanılmıyor değil mi?

Habanero biberlerim http://venuslezzeti.blogspot.com/2007/09/habanero-biberinin-peinde.html ile ilgili mesajım sanırım ilginizi çeker.

selamlar,

Elif

Adsız dedi ki...

Rica ederim bu benim mesleğim ayrıca teşekkür ederim.Türkiyede tüketicinin bilmesi gereken pek çok şey var ve mesleğimle ilgili konuları açıklamak açığa kavuşturmak benim için zevk..
Sorularınızın yanıtıysa ''.Domateslerin ikinci veya üçüncü döllenmesinden üretilen domateslerde böyle bir durum olabiliyormuş.''derken şunu kastedmiş olabileceklerini düşündüm hibrit(çaprazlama sonucu yetiştirildikleri ana baba ebeveynden daha üstün olan tohumlar çimlenme özellikleri topraktan çıkış hızları fazla olup genetiği oynanmamıştır) tohumdan üretildiklerini açıklamaya çalıştılar sanırım.Yoksa bu cümlenin başka manası yok bana kalırsa.
Ayrıca GDOlu tohumlara gelince Genetiği oynanmış organizma demek ve Avrupada üretimi su anda yok.GDOlu tohum üreten ülkelerin başında arjantin geliyor.Eski yasalarımız GDOlu tohumların ülkeye girişini yasaklıyordu 2006dan bu yana yeni tohum kanunu işi düşündürücü boyutlara vardırıyor.
Türkiye'ye her yıl, 2 milyon tona yakın genetiği değiştirilmiş (GDO'lu) mısır, soya, pamuk ve kolza hiçbir denetime tabi olmadan girmekte; yem rasyonlarına katılmakta, işlenmekte ve 800 çeşidin üzerinde ürün olarak tüketici sofrasına ulaşmaktadır.
Kaç yıldır mısır yemiyorum.Hazır ürünlerden kaçıyorum.Ama tüketmemizin üstünde başka sorunlarda var.
Tüm Avrupa'daki bitki çeşidine yakın bir sayıda olmak üzere, 3 bini endemik toplam 13 bin bitki çeşidine sahip olan Anadolu coğrafyası, gen bankası niteliğindedir.Endemik demekse dünyada başka eşi benzeri olmayan çeşitler demek.
GDOlu ürünler yapılış amaçları hastalık,yabancı ota baskınlık gibi daha güçlü bitki elde etmek amacıyla üretilmiştirler.Amerika gibi tarla ve arazilerin çok büyük birbirinden uzak olduğu yerlerde GDOlu bitkilerden diğer kültür çeşitlerine gen kontaminasyonu(gen değiş tokuşu) kontrol edilip izolasyon yapılabilir.
Fakat bizim ve avrupa ülkelerinin tarım arazilerinin çok içiçe olması yakınlığı ve parçalanmışlığı buna el vermeyecektir.Ayrıca GDOlu bitkiler mevcut bitkilere gen kontaminasyonu yaparak çeşitleri bozacak yok edecektir.
Şunu iyi bilmeliyizki GDOlarla ilgili araştırmalar sonlanmamışlardır.Ve gelecekleri meçhuldür.İnsan ve hayvanlarda etkileri bilinmemektedir.
Ayrıca yabancı şirketler, gen kaynağı olan ülkemizde, herhangi bir tohumumuzu, biyoteknolojik yöntemlerle kazandırdıkları bir özelliği gerekçe göstererek patentleyebileceklerdir.
Zaten şu anda pazarladığımız ürünlerin mevcut tohumlarının %90ı ithaldir.
Bir domates tohumunun tanesini!!! 475 yeni kuruştan alıyoruz.Bir salatalık tohumu!!! 200 yeni kuruş..
Yerli çeşitler yeterli ürün vermiyor,hastalıklara hemen yakalanıyor diyeceksinizki gelenin özelliği ne?
Gelen tohum ıslah yani ehlileştirilmiş ana baba hattı belli özenle seçilip gelen,her açıdan güçlü tohum.Pekii biz niye yapamıyoruz bu tohumlardan?
Devletin tohum üretim dağıtım alanları özelleştiriliyor.Kamu tohumculuğun her alanından çekilmesi ve yerini şirketlerin alması istenir gibi bir görüntü var ortada..
Tohum üretmek,ıslah çok pahalıdır.Yerli firmalara devletin desteği gereklidir.
Açıkçası kendinden kat kat küçük olan toprağı olmayan bir ülkeden tohum almak çok acı verici..Ama üretmek ve yaşamımızı sağlamak için mecburuz..
Ama GDOlu ürün üretmektense açlığı yeğleriz:D
Ayrıca biz tarım yapamaz hale gelirsek bunun anlamı tamamen köleleşmek olur üretemeyen bir ülke özgür olamaz.
TÜBİTAK Marmara Araştırma Merkezi (MAM)GDOluları tespit edebiliyor.
ayrıca tarım köyişleri bakanlığına bağlı il kontrol labaratuarları mevcut buralardada ilaç ve hormon testi yapılabilir.Ama yine tekrar söylüyorum dayanıklı olması hormonlu olduğunu kanıtlamaz.
Zaten çekirdeklerin var olması hormonsuz olduğuna kanıttır. Hormonlu domateslerin içi kof olur çekirdekleri yoktur.Döllenme olmadığından çekirdek oluşmaz..
İlaçlarında bu yönde bir etkisi yoktur.Çok sağlıklı yetişen güçlü meyveler hele de tüketiciye çabuk ulaşmış ise oldukça dayanabilir.Hava soğuk olduğundan 30 güne kadar dayanabilir şaşırmayın.
Organik sebze ve meyvelerde organik tohum kullanma zorunluluğu vardır.Kesinlikle GDOlu olamaz.Avrupada firmalar organik tohum satışı yapıyorlar.Bizde bu tohumlar ithal edilemediğinden sebzecilikte organik tarım biraz zor ve üretici verim düşüklüğüne rağmen para kazanabilmesi çok önemli.
Habaneroya gelince aslında bu yapılmaması gereken bi uygulama.Siz saksıda yapıyorsunuz bi tehlikesi yok belki ama bir tohum geleceği zaman gümrükten alınarak tohum laboratuarlarına gider bir sürü işleme alınır.O aldığınız tohum hastalıklı zararlı yabancı ot tohumu içerebilir.
Ve tohumluk patateslerdeki virüs hastalıkları yine aynı şekilde yabancı ülkeden kontrolsüz tohumlarla gelip yayılmalara sebep olmuştur.Rahatça alamamanızın sebebi odur.
Sanırım su anda anayasa mahkemesinde olan tohum kanunun düzeltilmesini tüm kalbimizle diliyoruz.
Yeni soru ve önerilerinizi bekliyorum.
Saygılar..
MAM:
http://www.mam.gov.tr/populer/gdo.htm

DREAMER Elif GÜNEŞ dedi ki...

Organik ürünler konusunda herhangi bir tehlike olmadığına memnun oldum.Ancak organik ürünlerde asıl sorun sınırlı çeşitte olmaları ve kolay ulaşılamamaları.Markete ya da satış noktasına geldiği gün ya da ertesi gün hemen almak gerekiyor ve dayanıklı olmadıkları için kısa zamanda tüketmek gerekiyor.Ayrıca o kadar kısıtlı çeşitteki ne zaman hangi sebzeyi ya da meyveye rastlayacağını bilemiyor insan.
Aklımı kurcalayan en önemli sorulardan birisi de etler.Dana ve tavuk etlerindeki hormon eskiden beri söylenir.Ve hormonsuz et seçeneğimiz de bildiğim kadarıyla yok.Ben de dana değil kuzu eti tercih ederek korunmaya çalışıyorum.Çünkü onlarda sanırım hormon kullanılmıyor.
Yiyecek ve içecek konularında başıboşluğun önüne geçmek çok önemli.
Tarım ve tohumlar konusundaki görüşlerinize ise yürekten katılıyorum.Bir ülkenin bağımsızlığından sözedebilmek için tarım konusunda verimli ve kendine yeterli olması zorunludur.Üretmeyen bir ülke nasıl bağımsız olabilir nasıl bağımsız kalabilir ki?Ülkenin yöneticileri bu gerçeğe umursamazca sırtını dönerken bu uygulamalardan mağdur olan vatandaşlar da boş boş bakıyor olanlara.Çalışan ,üreten,yanlış ve haksızlığın karşısına ise örgütlenerek çıkıp hakkını arayan insan sayısının acilen hızla artmasına ne kadar çok ihtiyacımız var değil mi?
Katkılarınız ve yorumlarınız için tekrar çok teşekkür ediyorum.İşini seven ve işini ciddiye alıp çalışan,ülkesini seven bir bilim insanı olduğunuz için sizi tebrik ediyorum.
selamlar ve sevgiler,
Elif

AKKaranfil dedi ki...

Sağolun bunları paylaşmak dağıtmak yinelemek çok önemli bu kezde hayvanlar konusunda bilgi vermek istiyorum.
Özellikle tavuk yetiştiriciliğindeki spekülasyonlar alıp yürüyor.
Markette aldığımız tavuklar
kümeslere civciv olarak geldikleri ilk onbeş gün sürekli ışığa maruz bırakılırlar ortam hiç enerji kaybetmeyecekleri kadar sıcak tutulur en az enerji sarfederek yüksek kalori aldıran rasyon yani yemleri çok besleyicidir.(içinde her türlü protein vitamin mineral mevcuttur.)Etlik olarak yetiştirilmiş broyler adı verilen bu çeşitler (bazı çeşitler çeşit özelliği olarak hızlı gelişebilirler bu genetiği oynanmış anlamına gelmez.)büyük firmaların damızlık hayvanlarından kuluçka makinaları yardımıyla üretilmiştir.Üretici kümeslerine gelirler.Ve bu yetiştirme tekniğiyle en az 42 günde kesime uygun hale gelirler.Üretim sırasında tıpkı insanlar gibi hastalıklara karşı aşı olurlar,antibiyotik alırlar taki kesimin yaklaştığı 15 güne kadar.Sonra bu kimyasallar kesilir ve hayvandan dışkı yardımıyla uzaklaşır ve bu kimyasalların arasında hormon bulunmaz.Bizim ülkemizdeki beyaz et üretimi AB standartlarının üstündedir.Fakat diğer yandan ülkemizde ünlü marketlerde defolu etler(kesime giderken hayvan canlıyken darbe alan kesimhanelerde ayrı sınıflandırılan kan oturmuş etler vuruk olarak tabir edilen) promosyon adıyla A kalite gibi satılır.Bu üreticinin ayıbı kusuru değildir.
Spekülasyonlar üretimin kısalığından kaynaklanmakta.Büyük başlarda da ister etlik ister süt ineğinde hormon kullanımı haynaın et ağırlığına ve süt miktarına direk etkisi olmayacağından endişeleri yersiz buluyorum.Yalnız hayvan hastalıklarına karşı verilen ilaçlar olabileceğinden kesimhanelerde kontrolleri yapılmış etler tüketilmelidir.Zaten bu kontroller yapılmaktadır.Güvenilir yerlerden etleri tüketmeye özen göstermek lazım.
Asıl kilit nokta tüm ilaç alımları kati suretle tam kontrol altına alınabilirse sorunlar toptan ortadan kalkacaktır.Her üreticiye bir barkod uygulamasının gerçekleşeceği geçen aylarda dile getirilmiştir.Bizimde düşünce ve isteğimiz bu yönde.Böylece kim hangi ilacı ne zaman ve ne kadar kullanıldığı belli olacak tüketici istediğinde bu bilgileri rahatça görebilecek.Aldığı ürünü kimin ürettiği belli olacak.

DREAMER Elif GÜNEŞ dedi ki...

tesekkurler sibel hanım,etler konusunda ve organik ürünler konusunda verdiğiniz bilgiler içimizi rahatlattı.İlaç ve hormon kontrolünün daha sıkı denetlenmesi ve bahsettiğiniz barkod uygulamasının gerçekleşmesini diliyoruz.
Etlerin kaynağının tüketici tarafından takip edilmesi özellikle kırmızı etlerde neredeyse imkansız durumda.Bildiğim tek bir paketli ve barkodlu et ürünü satan firma var onun da hangi hayvanları kullandığına dair herhangi bir ibare yok etiketinde.
selamlar,
Elif